Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi B/Rusya (Başvuru no. 36328/20) davasında bugün verdiği Daire kararında, oy birliğiyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3. maddesinin (insanlıkdışı ve aşağılayıcı muamele yasağı) ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır. Annesi öldükten sonra bir vasiyle yaşayan başvurucu B, 2019 yılında, 12 yaşındayken, 7-10 yaşları arasında cinsel suiistimale uğradığını ifşa etmiştir. Vak’a bu ifşanın ardından, suiistimal ettiği ileri sürülen kişilere karşı yürütülen ceza usulü kapsamında başvurucunun soruşturma ve dava sürecine katılımını konu almaktadır. Başvurucu soruşturma ve kovuşturma sürecinde kendisiyle defalarca yapılan mülakatlar ve suiistimali gerçekleştirdiği iddia edilen kişilerle doğrudan temas kurmasının yoğun stres duymasına ve zihinsel güçlüklere yol açtığından, bunların da ciddi psikolojik bozukluklara ve sonuçta yeniden travmatize olmasına neden olduğundan yakınmaktadır. Mahkeme, başvurucunun genç yaşından ve iddia edilen cinsel suiistimalden kaynaklanan özel kırılganlıklarını göz önüne alarak, Devletin soruşturma ve kovuşturma sırasında B’nin haklarını yeterince koruyup korumadığını tetkik etmeye davet edilmiştir. Mahkeme, Rus yetkililerin B’nin yaşadığı ıstırap karşısında tamamıyla duyarsız kaldıklarını ve ceza usulü ilerlerken onun kişisel bütünlüğünü koruyamadıklarını, bütün bunların da başvurucunun ikincil mağdurlaştırılmasına neden olduğunu bulgulamıştır. Bu davaya ilişkin hukuki özete Mahkeme’nin HUDOC sitesinden ( https://hudoc.echr.coe.int/eng?i=002-13997 ) erişilebilir.
Temel Olgular
Başvurucu B, 2007 doğumlu, Kazan’da (Rusya) yaşayan bir Rus vatandaşıdır.
Başvurucu, 2018 yılında annesinin ölmesi üzerine, babasının talebi üzerine yetimhaneye yerleştirilmiştir. Daha sonra başvurucuya bir vasi atanmış ve vasinin ailesiyle birlikte yaşamaya başlamıştır. B 2019 yılının şubat ayında, devlet tarafından fonlanan, Aile Bakımından Mahrum Çocuklara Yardım Merkezi’nden bir psikologla görüşmesi sırasında, daha küçükken, birkaç erkek tarafından suiistimal edildiğini ifşa etmiştir.
Bu ifşayı müteakip olarak, 2014-15 ve 2017 yıllarında meydana gelen cinsel suiistimaller nedeniyle dört şüpheliye karşı birbirinden bağımsız ceza soruşturmaları başlatılmıştır. Şubat 2019 ve Eylül 2020 arasında soruşturmacılar, vasisi ve psikologlar/eğitimciler eşliğinde, Nisan 2019’dan itibaren de bir avukat hazır bulunduğu halde, B ile çeşitli görüşmeler gerçekleştirmişlerdir. B, bir yıl yedi aylık bir zaman zarfında farklı soruşturmacılarla (üç erkek, iki kadın) 12 defa görüşmüş; dört ceza soruşturması için başına gelenleri detaylı bir şekilde tekrar tekrar anlatmak ve ayrıca bilhassa bir erkek tarafından maruz kaldığı suiistimal üzerinde odaklanılan ilave görüşmelere katılmak zorunda kalmıştır. Bazı deliller birden fazla dosya için kullanılmıştır.
Bütün bu görüşmeler sıradan ofislerde yapılmıştır. İfadelerini teyit amacıyla gerçekleştirilen yer göstermeler, başvurucunun suiistimallerin meydana geldiğini söylediği iki apartman dairesinde gerçekleştirilmiştir. Bu yer göstermelerden birisinde, aynı zamanda şüphelilerden birisinin kardeşi olan konut sahibi de hazır bulunmuş, B bunun üzerine bu apartman dairesinde tekrar gitmeyi reddetmiştir. Geri kalan delillerin yeniden kurgulanması için fotoğraflarını kullanmasına izin verilmiştir.
B ayrıca iki teşhis gösterimine katılmak zorunda kalmıştır. Bu teşhisler sırasında, bir yüzeyi aynadan oluşan bir camın arkasından adamları görmüş, kendisi onlar tarafından görülmemiştir. Ancak bir keresinde, yanlışlıkla şüphelilerden birisi onunla aynı odaya getirilmiş, bu da başvurucunun ciddi bir stres duymasına neden olmuştur. Başvurucu diğer iki şüpheliyi fotoğraflarından teşhis etmiştir.
İki defasında da B, suiistimali gerçekleştirildiği iddia edilen iki şüphelinin önünde ayrı ayrı ifade vermiş; şüphelilerin kendilerinin yanlış bir şey yapmadıklarını söylemeleri üzerine de iddialarını sürdürmek niyetinde olup olmadığını açıklamak zorunda bırakılmıştır. Bu yaşananlardan sonra gözyaşlarına boğulmuştur.
Soruşturma ilerlerken B’nin psikolojik ve fiziksel sağlığı kötüleşmiştir. Bunun sonucu olarak, avukatı, başvurucunun bazı soruşturma işlemlerinde hazır bulunmamasını talep etmiştir.
Sanıklardan birisinin yargılanması sırasında mahkeme, başvurucunun davaya katılımını ve sorgulanmasını engelleyecek herhangi bir nedenin bulunmadığına hükmederek, duruşma sırasında ifadesinin okunulmasıyla yetinilmesi yönündeki talebi reddetmiştir. İç hukuk mahkemesi, B’nin zihinsel sağlığına (Ceza davası süreçlerine katılımı da dahil olmak üzere, bir dizi olaydan kaynaklı psiko-travmatik süreçler sonucunda uzamış depresyon, artık kaçınılması gerektiğine) ilişkin bir adli tıp uzmanının hazırladığı raporu ve yine B’nin psikologlar tarafından kontrol edilmesi sonucu hazırlanan rapor bulgularını (başvurucunun yaşadığı duygusal ıstırabı ve tükenmişliğini ifade eden ve psikolojik olarak travma yaratıcı durumlardan uzak tutulmasını tavsiye eden ), raporların başka bir mahkeme tarafından talep edildiği ve yine psikologların uzman tanık statüsüne sahip olmadığını belirterek, usuli gerekçelerle reddetmiştir. Tıbbi delil bulunmadığını belirten yerel mahkeme, B’yi, sanık avukatı ve duruşma yargıcı hazır bulunduğu halde, ara verme ve erteleme taleplerini de reddederek, iki saatle sınırlı olacak seanslarda savcıya sorgulatmıştır.
Duruşmalar sırasında, avukatının talebi üzerine B’nin hazırlık soruşturması sırasında verdiği, üç sanığı suçlayan ifadeleri, mahkeme huzurunda okunmuştur.
Yargılama safahatı sürerken B’nin durumu (Aile Bakımından Mahrum Çocuklara Yardım Merkezi’nden psikologların ve psikiyatri uzmanlarının ve adli psikologların 2019-2020 yılları arasında hazırladığı raporların gösterdiği gibi) kötüleşmiştir. Bu kötüleşme, post-travmatik stres bozukluğu, halsizlik, kaygı ve depresyon, kendine zarar verme ve intihar riski taşımaya kadar uzanmıştır. Aralık 2021 tarihinde, dava hala devam ederken, bir psikiyatristin gözetimi altına girmek ve uzun tedavilere ihtiyaç duymak durumunda kalmıştır. Davada üç sanık mahkûm olmuş ve ikisine, on iki ve dokuz yıla kadar hapis cezaları verilmiştir. İki vaka da temyiz süreci ve bir sanık için de dava süreci halihazırda devam etmektedir.
Yakınmalar, usul ve Mahkeme’nin oluşumu
Başvurucu 3. maddeye (insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele yasağı) ve 13. maddeye (etkili başvuru hakkı) dayanarak, ceza usulü sırasında ikincil mağdurlaştırmaya tabi tutulduğundan yakınmıştır. Başvurucu bilhassa, cinsel suiistimal mağduru bir çocuk olarak kendine özgü kırılganlıklarına pek az bir dikkat gösterildiğini, bunun da aşırı derecede ilave travma ve ıstıraba yol açtığını öne sürmüştür.
Bu başvuru 13 Ağustos 2020 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne yapılmıştır. Rusya Federasyonu 16 Eylül 2022 tarihinde Sözleşme’ye taraf olmaktan çıktığı için, bu tarihten sonra Rusya Federasyonundan gelen yargıcın görevi de son bulmuştur. Bu nedenle, Bölüm Başkanı, Mahkeme Kurallarının 29/2 maddesini kıyas yoluyla uygulayarak teşekkül eden heyetten bir yargıcı ad hoc yargıç olarak atamıştır.
Karar aşağıda isimleri zikredilen yedi yargıçdan oluşan Daire tarafından verilmiştir:
Pere Pastor Vilanova (Andora), Başkan,
Yonko Grozev (Bulgaristan),
María Elósegui (İspanya),
Darian Pavli (Arnavutluk),
Peeter Roosma (Estonya),
Ioannis Ktistakis (Yunanistan),
Andreas Zünd (İsviçre),
Ve ayrıca Milan Blaško, Bölüm Yazı İşleri Müdürü
Mahkemenin Kararı
Sözleşmenin ihlali iddialarına dayanak olan olgular 16 Eylül 2022 tarihinden önce meydana geldiği için Mahkeme davaya bakmakla yetkili olduğunu tespit etmiştir. Başvurucunun aşırı derecede kırılgan olması ve öne sürülen ikincil mağdurlaştırmanın bilhassa ciddi bir yapıya sahip olması nedenleriyle Mahkeme davayı ilgili uluslararası hukuku ve özellikle, Lanzarote Sözleşmesi olarak da bilinen “Çocukların Cinsel Sömürü ve Cinsel İstismara Karşı Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesini” göz önüne alarak, 3. madde (insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele yasağı) altında incelemiştir.
Mahkeme, küçüklerle yapılan görüşmelerin asgari düzeyde tutulması ve fazladan travmadan kaçınmak için, Sözleşmenin tavsiyelerinden birisinin de video kayıtlarının delil olarak kabul edilmesi gerektiği yönünde olduğunu kaydetmektedir. Mahkeme, sadece B ile yapılan ilk görüşmenin video kaydının tutulduğunu, bu kaydın da aynı gün kaybedildiğini gözlemlemiştir. Bu kaydın güvende tutulması için münasip bir usulün takip edildiğini gösteren herhangi bir emare bulunmamaktadır. Bu kaydın kaybedilmesinden sonra B’nin olayların kendi versiyonunu anlatmaya devam etmesine ve travmasını atlatmasına yönelik başka yöntemler de uygulanmamıştır. Mahkeme dört ayrı soruşturma/kovuşturmanın mevcut bulunmasının aynı ilgili delillerin farklı soruşturma/kovuşturmalarda kullanılmasını engellemediğini kaydetmektedir. Vuku bulduğu üzere, öne sürülen suiistimalle ilgili bütün hadiselere ilişkin ifadeleri en azından üç kere fazladan tekrar etmek zorunda kalmıştır. Ayrıca, suiistimali bir adli tıp uzmanına tarif etmek zorunda kaldığı ilave görüşmeler de yapılmıştır. Mahkeme bu ilave görüşmelerin neden gerektiğinin açık bir biçimde ortaya konulamadığını not etmiştir. Mahkeme, B’nin sadece tekrar tekrar görüşmeler yapmak durumunda bırakılmadığını ama aynı zamanda üçü erkek olan, dört farklı soruşturmacıyla mülakat yaptığını gözlemlemiştir. Bu durum, Lanzorette Sözleşmesi’nin çocukların mümkün olan her zaman aynı kişiyle mülakat yapması tavsiyesiyle tezat oluşturmaktadır. Rusya iç hukuk düzenlemelerinde bu tür bir hüküm bulunmamaktadır, ancak uygulamada bütün mülakatları yapmak için bir kadın soruşturmacının atanmasının mümkün olmadığını gösteren herhangi bir hüküm de bulunmamaktadır. Üstelik, 12 görüşme çocuklar için oluşturulmuş veya onların ihtiyaçlarına göre dönüştürülmüş mekanlarda değil alelade ofislerde gerçekleştirilmiştir. Ayrıca, Lanzorette Sözleşmesi’nin 36. Maddesinin, bu usullerde yer alan herkesin faydasına olmak üzere, en başta da yargıçlar, savcılar ve avukatların cinsel suiistimal mağduru çocukların haklarına ilişkin eğitime tabi tutulmalarını tavsiye etmesine rağmen, başvurucuyla ilgili süreçlerde yer alan soruşturmacıların bir çocukla nasıl mülakat yapılacağına dair herhangi bir eğitim aldıkları da ispatlanamamıştır. Çeşitli mülakatların yanı sıra, B iddia ettiği suiistimalin meydana geldiği mekanlarda ifadelerini tekrar etmek zorunda kalmıştır. Bunlardan birisinde faillerden birinin kardeşi de hazır bulunmuştur. Bu teyit etme işlemleri, fotoğrafların yardımına müracaat etmek gibi, başka araçlar kullanılarak yapılabileceği halde, neden yer göstererek yapılmasının gerekli olduğunu açıklamayı başaramamışlardır.
Mahkeme, B’nin şüphelilerle karşılaşması konusunda bilhassa kaygı duymuştur. İki şüphelinin teşhisi sırasında tek taraflı ayna bulunan bir odada olmasına rağmen, başvurucunun çıkarları yeterince korunmamıştır: bu süreçte faillerin kendisini göremeyeceğine dair teskin edici sözler söylenmemesi nedeniyle, başvurucunun korku ve kaygı duyması muhtemeldi. Bir keresinde de soruşturmacıların yaptıkları bir hata sonucunda, faillerden bir tanesi başvurucunun bulunduğu odaya girmiştir. Fail olduğu öne sürülen kişilerden biriyle karşılaşması başvurucu için bilhassa elem verici bir tecrübe olmuştur. Bu elem, biri yardımcı durumundaki iki avukat tarafından tabi tutulduğu yoğun sorgulama faaliyeti nedeniyle daha da artmıştır. Savunma tarafının başvurucu için daha az travmatik olacak bir biçimde soru sorabileceği alternatifler göz önüne alınmamıştır. Başvurucu, utanç duyma, akut duygusal stres, kaygı ve korku gibi, cinsel suiistimal mağduru bir çocuk için tipik olan psikolojik travma belirtileri göstermiştir. Bütün bu süreç başvurucunun sinir krizi nedeniyle tedavi almasına kadar uzanmıştır.
Mahkeme, soruşturma işlemleri başlamadan önce Aile Bakımından Mahrum Çocuklara Yardım Merkezi’nin 12 yaşındaki çocuğun haklarının daha kapsamlı bir şekilde korunması için yaptığı başvurunun sonuç doğurmadığını not etmiştir. Psikolog, iyileşme sürecini sekteye uğratabilecek ve zihinsel stresini daha da kötüleştirebilecek olan fazladan travmaları engellemek için B’nin fail olduğu öne sürülen kişilerle karşılaşmaması gerektiğini bilhassa ifade etmiştir. Fakat bu uyarıdan sadece iki ay sonra B iki sanıkla karşı karşıya gelmiştir. Ayrıca, Haziran 2019’da soruşturmayı yürüten birim, B’nin yaşadığı duygusal ve zihinsel stresten, fiziksel ve tükenmişliğinden ve depresyonundan söz eden adli tıp raporunun yanı sıra psikoloğun B’nin zihinsel olarak travma yaratıcı durumlardan ve negatif duygulardan kaçınması gerektiğine ilişkin tavsiyelerinden haberdar olmuştur. Bütün bunlara rağmen soruşturmacılar, Eylül ve Ekim 2019’da ve Mayıs ve Eylül 2020’de B ile yedi mülakat daha gerçekleştirmişlerdir. Bazı soruşturmacılar, B’yi bazı soruşturma işlemlerinin dışında tutmayı denemişlerse de bu kararlar soruşturmada yer alan farklı soruşturmacılar arasında bir koordinasyon içinde uygulanmamış ve her ilgili tarafından da gözetilmemiştir. Bilhassa çarpıcı olan da, soruşturmacıların B ile mülakatlarını devam ettirmeleri ve onun 10 Haziran 2020 tarihli ilk duruşmada sorgulanmasıdır. Mahkeme, başvurucunun kişisel bütünlüğünün yeterince korunmasını temin etmenin ve onun haklarıyla sanıkların hakları arasında bir denge kurmanın iç hukuk makamlarının sorumluluğunda olduğunu değerlendirmiştir. İç hukuktaki yargıç, cinsel istismar mağduru bir çocuk olarak başvurucunun kendine özgü kırılganlığını, psikolojik sağlığına ilişkin kaygı verici koşulları, uzmanların onun duruşmaya katılmasına karşı getirdikleri tavsiyeleri ve hatta duruşma sırasında daha fazla travmaya uğramaması için psikolog ve vasinin sorguya son verilmesi yönündeki taleplerini neden değerlendirmeye almadığını ve neden mağduru sorguladığını açıklayan bir gerekçe ortaya koymamıştır. B kapsamlı ve detaylı bir sorguya tabi tutulmuş ve hazırlık soruşturmasında verdiği ifadelerle sözde çelişkilerin giderilmesi için bu ifadeleri tekrar dinlemek zorunda bırakılmıştır. Bunları müteakiben iç hukuktaki mahkeme önüne üç kere daha çıkarılmıştır. Mahkeme, bütün bunların, bir küçüğün cinsel suiistimali konusunda cezai usulleri yürüten yetkililerden beklenen duyarlı yaklaşımla uyumsuz olduğu sonucuna ulaşmıştır. Mahkeme Rus yetkililerin B’nin yaşadığı ıstırap karşısında tamamıyla duyarsız kaldıklarını bulgulamıştır. Başvurucu genç yaşı, trajik aile durumu, bir yetimhaneye yerleştirilmiş olması ve uğradığı cinsel suiistimal nedeniyle aşırı derecede kırılgan bir durumdaydı. Rus yetkililer ceza soruşturması ve kovuşturması sürecinde başvurucunun kişisel bütünlüğünü korumayı başaramamışlardır. Bu da başvurucunun ikincil şekilde mağdur edilmesine yol açmıştır. Bu nedenlerle Sözleşmenin 3. maddesi ihlal edilmiştir.
Adil tatmin (Madde 41)
Mahkeme Rusya’nın başvurucuya 13,553 Euro maddi tazminat, 20.000 Euro manevi tazminat ve ücretler ve masraflar için de 6.741 Euro ödemesine karar vermiştir.
Karar sadece İngilizce olarak yazılmıştır.
Çev: Av. Orhan Kemal Cengiz
Kararın tamamına şu adresten ulaşılabilir: https://hudoc.echr.coe.int/eng?i=001-222872